Bir arkadaşım, her nesnenin ruhu olduğuna inanırdı. Sanırım; içi
sıkıldığında ağaçlara sarılması, başucu eşyalarına isim babalığı yapması, çarptığı,
düşürdüğü, kırdığı nesnelerden özür dilemesi bundandı. Bundandı ki en yakın sırdaşları, dert ortakları ve
sorgulama arkadaşları da onlardı.
Belirli amaçla yapılmış nesnelere farklı anlam katardı. Bir nevi
farkındalık yaratıp özgürlük yolunu açardı. Örneğin: saatin içini açar, akrep
ile saniyenin yerini değiştirirdi. Artık yaratılışlarına yüklenen göreve tezat
çalışsalar da saat şaşmazdı. Ancak şaşmadığını sadece akrebi saniye, saniyeyi de
akrep olarak kabul edebilen, hayal gücüne sahip insanlar anlardı...Bir de her zaman
saniye kadar hızlı olmayı hayal etmiş akrep, akrebin dinginliğinde olmayı arzulayan
hayalperest saniye...
Bu inanış ne zaman aklıma gelse; savaşlar sırasında görevini yerine
getirmemiş, saplanmış ve patlamamış bombalar aklıma gelir. Yaratılışlarında
yüklenen görevi yerine getirmemeleri kusur olarak görülür ve yok edilir...
Sanırım, sadece saati doğru okuyanlar bombaların bilinçli tercihini anlarlar...
2 yorum :
Çok güzel bir bakış açısı varmış arkadaşının.Kendime yakın buldum.
Bende de eşitlik ve adalet kavramı çok baskındır.Eğer akrep ve saniyeyi yer değiştirmeyi düşünseydim, bunu ''akrebe de şu fani dünyada hız yaptırayım,hep saniye yapacak değil ya'' mantığıyla yapardım:) Benim de bu tarz bazı davranış biçimlerim var,bu yüzden ilgimi çekti arkadaşının stili.
Çizim ile çok güzel dengelemişsin usta anlatımını arkadaşım.
Çizimin kadar edebi yönün de oldukça güçlü..Devamını dilerim her ikisinin de ...
Övgü dolu sözlerin için teşekkür ederim üstad. Çizmek ve yazmak, ikisi de çok zevk alarak yaptığım eylemler. Üstadların eleştirilerini almak da bi okadar güzel :)
Sevgiler, saygılar..
Yorum Gönder